30 Ocak 2013 Çarşamba

Çocuklu ve Huzurlu Bir Ev İçin Altın Öneriler

Ne yaparsanız yapın küçük çocuklarla hayatın bir miktar zor bir miktar da duygusal olması kaçınılmazdır.Özellikle ilk kez anne oluyorsanız çocuklu bir hayat düzenine geçmek kolay olmasa da bu duruma uyum sağlayarak huzurlu bir ev ortamı sağlamanız için önerilerimize kulak verin.

İstisnalarda Bulunmayın

Yeter ki çocuğum mutlu olsun diyerek her istediğini yapmayın. Karar verirken ayrıcalıklarda bulunmayın. Kati kurallarınız olsun ve bunların dışına çıkmayın çünkü çocuklar çok akıllıdır ve sizin tanıdığınız bir ayrıcalığı başka yerlerde de kullanmak isterler ve sizi zor durumda bırakabilirler. Bu nedenle karar ve kurallarınızda açık ve net olun.

Rutin Bir Düzen Kurun

Eğer çocuğunuzun düzenli olarak yaptığı işlerde en ufak bir değişiklik yaparsanız çocuğunuz bunu unutmayacaktır. Ancak uyuma vakti geldiğinde ya da yemek yiyeceği zamanlarda yapması gerekenler hiçbir zaman değişmemeli. Bu tür rutin tavırlar çocuğunuzun kendini daha rahat hissetmesine neden olacaktır. Yapması gerekenler basitleştikçe öğrenme süreci de kolaylaşacaktır.

Çok Fazla Seçenek Sunmayın

Çocuğunuzun seçme şansının olması güzel bir şey, çünkü bu sayede kendi kararlarını verebilmeyi öğrenir ve kendine güven duygusu gelişir. Ancak seçenekleri çocuğunuza siz sunmalı ve seçenek sayısı çok fazla olmamalıdır.

Demokrasiyi Unutun

Diğer tüm erdemlerden farklı olarak demokrasi evde başlamaz. Her zaman çocuklarınızın fikirlerini göz önüne almanız ya da her davranışınızı çocuklarınıza açıklamanız gerekmiyor. Hatta kimi zaman açıklama yapmak durumu daha da zorlaştırabilir çünkü bu açıklamalar nedeniyle çocuklarınız onlara tartışma hakkı verdiğinizi düşünebilir. Bu nedenle uzun açıklamalara girişmek yerine konu her ne ise öyle olması gerektiğini net bir şekilde belirtin ve çocuğunuzu öperek oradan uzaklaşın.

Sürekli Aynı Konular Gündeme Gelmesin

Bilgisayar oynamak, abur cubur yemek ya da kıyafet değiştirmek gibi sürekli aynı konular üzerinde tartışıp duruyorsanız buna bir son vermelisiniz. Bu konuları sona erdirmek tamamen sizin elinizde. Eğer bu konular üzerinde artık tartışmak istemiyorsanız evinizde abur cubur yiyecek bulundurmayarak bu sorunu çözebilirsiniz.

Kaynak:https://www.facebook.com/bebekanneleri08

Çocuklarınıza Olan Öfkenizin Gerçek Sebeplerini Araştırın...

Eğer öfke patlamaları yaşıyorsanız çocuklarınız duygusal olarak güvende olduklarını hissetmeyecektir.Öfkeniz için çocuklarınızı suçlamak yerine,gerçek nedenlerini araştırın.Olası dış etmenler,maddi ya da duygusal destek eksikliği ve çocuk bakımı için yetersiz yardım almayı içermektedir.Yalnızca ebeveyn ve çocuklardan oluşan çekirdek aileler,bu konuyla ilgili olarak yeni bir olgudur.Endüstri Devrimi’ne kadar olan süreçte,genelde birbirinin yakınında yaşayan sayısız aile bireyi olurdu.Günümüzdeyse birçok aile en yakın akrabalarından yüzlerce kilometre uzakta yaşamaktadır. 

Bu destek eksikliğinin olumsuz etkisine karşılık olarak kendi “kabilenizi” yaratmanız gerekir. Özellikle de eğer yalnız yaşayan bir ebeveynseniz ya da diğer aile üyelerinden çok uzakta yaşıyorsanız. Tıpkı çocuklarınızın bir aile ya da topluluğun üyesi olmayı hissetmeye gerek duymaları gibi, siz de geniş bir topluluğa ait olmaya ihtiyaç duyarsınız ki bu topluluk şefkatli bireylerden oluşmalı ve gerekli zamanlarda arkadaşlık, yardım ve duygusal destek sunabilmelidir. 



Ayrıca, öfkeye katkıda bulunan iç etmenler vardır ve bunlar daha karmaşıktır. Görmezlikten gelinen, şaplak atılan, istismara maruz kalan, eleştirilen ya da bağırılanlarımız için ebeveynlik öyle kolay bir şey değildir. Eğer bazen öfkenizin tam olarak nereden kaynaklandığını bilmeden çocuklarınıza bağırıyorsanız, kendi çocukluğunuzdaki öfke kaynağına bir göz atın. Üzücü çocukluk hatıralarınızı akla getirenin çocuğunuz mu yoksa içinde bulunduğunuz durum mu olduğunu kendinize sorun. 
Ebeveynler için verdiğim derslerde, sık sık gönüllüler yardımıyla öfke üzerine bazı gösteriler sunarım. Öfkelerinin kaynağını bulmaya çalışırken, bu ebeveynler neredeyse daima çocuklarının tutumu yüzünden akıllarına gelen üzücü bir çocukluk hatıralarını keşfederler.

Çocukluğumuza ait bu üzücü hisler, yanımızda taşıdığımız ağır bir sırt çantasına benzeyen duygusal yüklerimiz halini alırlar. Belki de dünyadaki en iyi niyetli kişi sizsinizdir ancak duygusal yükünüz yüzünden sevecen ve sakin olmak sizin için hala zordur.

Geçmişinizden dolayı ortaya çıkan sorunları iyileştirmenin ilk adımı kendi ebeveynlerinizin kusursuz olmadıklarını kabul etmektir. Ebeveynlerinizi ne kadar seviyor olursanız olun, onları idolleştirmeden, gerçekçi bir bakış açısıyla görmeye çalışın. Ardından başka bir yetişkinle çocukluk hatıralarınızı konuşmaya koyulun ve ıstıraplı duyguları tekrar hissetmekten korkmayın. Uykusundan uyandırdığınız babanızın size tokat attığı Pazar akşamından bahseden ya da kız kardeşinizin sizi ısırması sonucu yaptığınız kavgayı başlatmakla sizi haksızca sorumlu tutan annenizden bahsedin.

Zahmetli bir emek olan ebeveynlik için destek bularak ve acılı çocukluk deneyimlerinizle ilgili hislerinizi açığa vurarak, kendinizi çocuklarınızın yerine koymayın ve sakin olmanın daha kolaylaştığını göreceksiniz. Ayrıca, çocuklarınızla fikir ayrılığına düştüğünüz ya da stres yaşadığınız zamanlarda daha berrak düşünebildiğinizi fark edeceksiniz. Bu kazanımlar çocuklarınızla daha sevecen bir ilişki kurmanızı sağlayacak ve onlar için duygusal güvenlik hissi yaratacaktır ki bu uyuşturucuya karşı koymak için temel yapıdır.


Kaynak:https://www.facebook.com/bebekanneleri08


Çocuk Yetiştirirken Ebeveynlerin En sık Düştüğü Hatalar


Anne-babalar, çocuklarıyla ilişki kurmaya çalışırken genellikle şu beş hataya kolaylıkla düşebilirler. Bu beş temel hatadan herhangi biri-veya birkaçı sizin ilişkinizde de olabilir

Duygusal Tepkiler Vermek

Çocuklar anne-babalarının tepkilerinden çok etkilenirler. Çocuğunuzun bir hatası olduğunda ona nasıl tepki verdiğinize dikkat edin. Ses tonunuza, beden dilinize ve kullandığınız sözcükler kontrolün sizde olduğunu mu gösteriyor, yoksa kendinizi kontrol edemeyip duygularınıza yenik düştüğünüzü mü? Çocuğunuza, sakin ve net duruşunuzla kontrolü kaybetmediğinizi hissettirmeniz çok önemlidir.

Pazarlık Etmek

Çocuğunuzla ilişkinizde otorite-sevecenlik dengesini çok iyi kurmalısınız. Çocuğun yapması gerekenleri, sorumluluklarını sizin “ricanız”la yaptığını düşünmemesi gerekir. Bazı anne-babalar dengeyi korumakta zorlanırlar. Mesela çocuğun dişlerini fırçalaması için ona dil döker, yalvarır, hatta pazarlık ederler: “dişlerini fırçalarsan yarın sana...”. halbuki diş fırçalamak, çocuğun her gün yapması gereken bir sorumluluktur. Ve bunun bir ‘gereklilik’ olduğunu ona şefkatli ama ciddi bir ses tonu ve duruş ile göstermelisiniz. Eskilerin ifadesi ile, “yüz göz olmamalı”sınız.

Tehdit etme

Anne-babaların çok sık başvurduğu 3 tehdit çeşidi vardır:

1.Çocuğu itmek, uzaklaştırmak:“Eğer sözümü dinlemezsen seni amcaya/ polise/ yuvaya veririm”. Böyle bir tehdit, çocuk için korkutucudur ve kendini güvensiz, savunmasız hissetmesine sebep olur.

2.Tehdit etme ve fazla ceza uygulama:“Şimdi görürsün sen!” / “Çok pişman olacaksın” / “Demek öylee-Şrakk!!”.

3.Boş tehditler: “Baban gelince/ eve gidince / akşama görürsün” deyip herhangi bir şey yapmamak.

“Niye” sorusu

Pek çok anne-baba, çocuğuna yanlış bir hareketinde “Niye böyle yaptın?” diye sorar. Halbuki çocuklar çoğunlukla neyi niye yaptıklarını bilmezler. Eğer çok sorgulayıcı olursanız, bu sefer sıkıştıkları için bir cevap uyduruverirler. Bu şekilde hiçbir şeyi çözmüş olmazsınız. Anne-babaların yapması gereken, çocuğuna “niye” sorusunu yöneltmektense “dedektiflik” oyunu oynamayı tercih etmektir. Çocuğunuzu yakından gözlemleyerek hareketlerinin asıl sebebini daha iyi anlayabilirsiniz.

Çocuğunuzun davranışının sebebini anlamak için gözlem yapın. “Niye böyle yaptın” diye sormayın.

Etiketlemek

Bazı anne-babalar çocuklarına “kötü çocuk”, “iflah olmaz”, “canavar” ve benzeri şekillerde hitap ederler. Oysa ki çocuk negatif ifadelerle etiketlendiğinde kendini kötü hisseder. Böyle davranmaktansa, çocuğunuzla hareketleri hakkında konuşmayı tercih edin.

Kimi ebeveynlerin de çocuklarının yanında olmasa da, başkalarının yanında pek de adil olmayan, olumsuz sıfatlarla çocuklarından bahsettiklerini görürsünüz. Çocuklar havadaki en ufak negatif tınıyı hissedebilecek kadar hassastırlar. Böyle bir davranış, öncekine ek olarak çocuğun anne-babası dahil olmak üzere kimseye güvenememesine sebep olacaktır.

Kaynak:https://www.facebook.com/bebekanneleri08

Anne Baba Olurken KARI-KOCA Kalabilmek

Belli bir yaşa gelip de hala evlenmediyseniz,çevrenizden en sık duyduğunuz soru “evlilik ne zaman?” olur.Evlendiğiniz andan itibaren ise bu kez de “çocuk ne zaman?” sorusu duymaya başlarsınız.Çocuk sahibi olmanız için sizi “ayartmaya” çalışan insanların çoğu,çocukla birlikte evliliğin daha keyifli ve daha mutlu olacağı konusunda sizi ikna etmeye çalışırlar.Çocuk sahibi olmanın keyfini, insanın hayatına kattığı anlamı,her yeni günle başlayan öğrenme,değişim ve büyüme fırsatlarını anlatırlar... Gerçek bir “kadın”, “erkek” ve “aile” olmanın yolunun çocuk sahibi olmaktan geçtiğini söylerler…

Gerçekten de birçok anne baba çocuğunu tutkuyla sever ve bebeklerini aileye katılan yeni, heyecan verici ve mutluluk kaynağı bireyler olarak kabul ederler. Birçok anne-babaya hayatlarındaki en önemli rollerinin ne olduğunu sorduğunuzda size ilk sırada “annelik” ya da “babalık” cevabını vereceklerdir. Yine de, bir çocuk sahibi olmak insan hayatını tamamıyla değiştirir…


Anne baba olmanın sayısız güzelliği tartışılmaz. Bununla birlikte, bebeğin doğumundan sonraki ilk günlerden itibaren, yüklediği sorumluluklar ve anne babanın hayatında yol açtığı değişimler göz önüne alındığında, yeni anne babanın hayatı hiç de kolay olmaz. Alışkanlıklarda, arkadaşlık, evlilik, sosyal ve iş ilişkilerde, özellikle kadınlar için fiziksel görünümde değişimler yaşanır. İyisiyle ve kötüsüyle yeni anne baba olan kişilerin hayatı tümüyle değişir. Bu değişime ne kadar hazır olduğu söylense de, bebeğin doğumu her zaman sürprizleri de beraberinde getirir. Ve bebek sahibi olma deneyimi ilk defa yaşanan bir deneyim olduğundan, değişimlere ayak uydurmak da zaman alır. Her yeni bebeğin aileye eklenmesi de benzer zorlukları yaşatır anne babaya…

İlk günden itibaren yeni anne babalar için uykusuz saatler, sürekli artan ev işleri ve sorumluluklar, çocuğun gelişimiyle ve anne-baba olarak yeterli olup olmadıklarıyla ilgili kaygılar başlar. Çoğu zaman doğumla başlayan süreç keyiflidir ancak yine de kendi içinde bir karmaşa dönemini de beraberinde getirir. Bu karmaşa çoğu yeni anne-babanın hayatları ve evlilikleri için ciddi bir stres kaynağı olabilir. Her evlilik de bebeğin doğumundan etkilenir. Özellikle bebeğin doğumunu takip eden ilk iki yıl, çoğu zaman evlilik için oldukça zorlu bir sürecin başladığını gözleriz. Bu değişim sürecinin nasıl yaşandığı, karı-kocanın bu süreçle nasıl başa çıktığı ise anne babanın ve çocuğun duygusal sağlığı ile evliliğin sağlıklı işleyişi açısından çok önemlidir.

Doğumla birlikte yaşanabilecek en önemli değişimler şöyle özetlenebilir:

  • Eşinizle ilişkiniz ve ev işleri konusundaki işbölümünüz ne kadar eşitlikçi olursa olsun, bebeğin doğumunu takip eden ilk günlerde geleneksel kadın-erkek rolleri ve işbölümü ortaya çıkabilir. “Çocuğuna bakan ve ev işlerini yapan bir kadın” ile “para kazanan erkek” ilk gözlenen değişimlerden olur.
  • Bebeğin doğumundan hemen sonra anne, bebeğini tanımak ve ihtiyaçlarını karşılamakla meşgul olmak zorundadır. Bu süreçte yeni anneler bir taraftan yorgun ve bitkin hissederken diğer taraftan eşleri tarafından yeteri kadar desteklenmediğini ve anlaşılmadığını hissedebilirler. Yeni babalar ise eşleri tarafından dışlanmış, eşleri ve çocukları için değersiz ve gereksiz hissedebilirler. Bu dönemde karı-koca arasındaki duygusal mesafe artabilir. Pek çok ülkede yapılan araştırmalar, boşanmalardaki artışın, bebeğin doğumunu takip eden ilk beş yıl içinde gerçekleştiği sonucuna ulaşmaktadırlar. 
  • Bebeğin doğumuyla birlikte artan masraflar ve sorumluluklar, uykusuzluk, artan iş yükü yeni anne babayı duygusal ve fiziksel olarak zorlayacağından, birbirlerine karşı daha az anlayışlı ve daha çok sinirli yaklaşabileceklerdir.
  • Bebeğin doğumu, aynı zamanda yeni rollerin ve kimliklerin doğumunu da temsil eder. Bir anne baba kimliği doğarken, aynı zamanda babaanne, anneanne, dede, teyze, dayı, amca, hala gibi kimlikler de doğar. Kayınvalide-kayınpeder ve diğer akrabalarla daha sık görüşülmeye başlanır. Bu sırada neredeyse herkesin bebeğin bakımı ve yetiştirilmesiyle ilgili olduğu kadar evin nasıl düzenlenmesi ve maddi konuların nasıl çözülmesi gerektiğine kadar söyleyeceği şeyler mutlaka bulunur. Bebeğini tanımaya ve anlamaya çalışan, hayatındaki değişimlerle alışmaya çalışan yeni anne babalar ise bu dönemde eşlerinin aileleri tarafından yapılan yorumlara ve müdahalelere daha az toleranslı olabilirler. Ayrıca doğum öncesinde, eşlerinin ailesiyle yaşadıkları anlaşmazlıklar varsa, bu doğum sonrası dönemde çoğalabilir. 

Bebeğin doğumundan sonra genellikle kadın ve erkek farklı zorluklar yaşarlar; çoğunlukla da anlaşılmadıklarından şikayet ederler. Aslında birbirleriyle konuşmaya fırsat yaratmazlarsa ve yaşadıklarını paylaşmazlarsa birbirlerini anlayabilmekte de oldukça büyük zorluklarla boğuşmak zorunda kalabilirler.

Doğumdan sonra erkekler ağırlıklı olarak:

1. Ailenin geçimini sağlamak,
2. Uykusuzluk ve yorgunluk,
3. Günlük işlerin artması,
4. Müdahaleci kayınvalide ve kayınpederler,
5. Kendine ayırdığı boş zamanlarının ve sosyal aktivitelerinin kaybı,
6. Eşinin cinsel ilgisinin azalması,
7. Rol dağılımıyla ilgili tartışmalar

gibi konuların üzerinde zorluklar yaşamaktadırlar.

Doğumdan sonra kadınların hayatlarındaki stresler ise genellikle şu konular üzerinedir:

1. Uykusuzluk ve yorgunluk,
2. Vücut oranlarındaki değişimlerle ilgili kaygılar, ve kişisel görünümünden hoşnutsuzluk 

3. Annelik becerilerini ve yeterliliğini sorgulamak,
4. Beklenmedik zamanlarda ortaya çıkan ani duygu değişimleri ve kaygılar,
5. Artan ev işleri
6. Yeni roller ve sorumluluklara uyum sağlamada güçlükler ve bebekten önce çalışıyorlarsa iş hayatlarındaki değişimlere ayak uydurabilmede yaşanan zorluklar.

Yeni anne-babanın, zaman zaman bebekten önceki yaşamlarını, evliliklerini, ve eşlerini özlemeleri normaldir. Bununla birlikte, doğumdan önceki yeni anne babanın karı-koca olarak kalabilmeleri ve evliliklerine sahip çıkabilmesi son derece önemlidir. Çünkü, eşlerin evliliklerinden aldıkları tatmin düzeyi ve buradan duygusal olarak beslenebilmeleri, bebeklerine gösterecekleri sevgi düzeyini de etkiler. Önemli olan ve evliliğin bebeğin doğumundan sonra mümkün olduğu kadar az etkilenmesi için yapılabilecekler şöyle özetlenebilir:

  • Bebekler kendinize ve eşinize ayırdığınız vaktin tümünü talep etmeye bayılırlar. Buna rağmen, her günün belli bir zamanını, 15 dakika bile olsa eşinizle bebek ve getirdiği değişimler dışındaki konularda sohbet etmeye ayırın.
  • Yeni anne olanlar bebekleriyle çok fazla vakit geçirirken “annelikleri” üzerine çok fazla odaklanabilirler. Ancak yeni anneler unutmamalıdır ki, çocuklarının sağlıklı ruhsal gelişimi için bir anneye olduğu kadar bir babaya ve iyi bir karı-koca ilişkisini görmeye de ihtiyaçları vardır. Dolayısıyla babaların da aileye ve bebeğinizle yaşadığınız keyifli zamanlara dahil edildiğinden emin olun.
  • Annelerin gibi babaların da duygusal olarak çocuklarına bağlanabilmeleri, çocuklarını tanıyabilmeleri ve ihtiyaçlarını anlayabilmeleri için, çocuklarıyla vakit geçirmeye ve zamana ihtiyaçları vardır. Babaların da çocuklarıyla zaman geçirebilmesi için fırsat tanıyın. Yapacakları hatalarla ilgili onlara anlayış gösterin; neticede anneler de çocuklarını tanıyana kadar bazı yanlışlar yapabilmekteler.
  • Erkekler ve kadınlar bebeğin doğumundan sonra benzer stresleri yaşasalar da, farklı kaygılar ve farklı değişimler de yaşarlar. Yaşadığınız değişimleri, kaygıları ve beklentilerinizi birbirinizle paylaşmaya vakit ayırın. “Anlaşılmadığınız” gibi bir duygu yaşıyorsanız, bu sizin kendinizi ve yaşadıklarınızı yeterince iyi “anlatamadığınızı” gösteriyor olabilir.
  • Değişen veya kaybolan alışkanlıklarınızın bir kısmına bebeğe rağmen sahip çıkabilirsiniz. Gerçekten vazgeçmek zorunda olup olmadığınızı veya neden vazgeçmek zorunda olduğunuzu kendinize sorun. Örneğin eşinizle yürüyüşlere çıkmaktan, yemeye, sinemaya ya da arkadaş toplantılarına gitmekten vazgeçmenize gerçekten gerek var mı? Eşinizle zaman geçirebilmeniz için bebeğe arasıra bakacak birisi gerçekten bulunamaz mı? Bu arada değişime hazırlıklı olun. Kaybettiğinizi düşündüğünüz hazlar yerine yenilerini koymaya, yenilikleri denemeye istekli olun. 
  • Kadınlar uykusuzluk ve yorgunluktan cinsel ilişki için fazla yorgun düşebilirler. Bununla birlikte yaşadıkları fiziksel değişimler nedeniyle eşlerine artık çekici gelmeyeceklerinden korktukları için cinsel ilişki için isteksizleşebilirler. Evliliğin en önemli beslenme kaynaklarından biri cinsel ilişkidir. Dolayısıyla cinselliği ve cinsel kimliğinizi unutmayın.
  • Daha iyi anne-baba olabilmek için, daha az kadın-erkek, daha az karı-koca olmak zorunda değilsiniz. “Kadın-erkek“olmak “karı-koca” olmak ve “anne-baba” olmak arasında denge kurun.

29 Ocak 2013 Salı

Bebeğinizi Mutlu Etmenin Yolları


Bir bebeğin karnının doyurulup, altının temizlenmesi dışında en fazla anne babasının sevgisine gereksinimi vardır. Zaten mutlu ve huzurlu bir bebek ilk bakışta kendini belli eder. Etrafa gülücükler saçan bir bebek, anne babasından gördüğü sevgi ve ilgiye mutluluğu ile karşılık verir.Bebek doğduğu andan başlayarak anne babasına bağımlı olduğundan bütün mutluluğu da onlara bağlıdır. Ancak bebeğiniz büyüdükçe duygusal ve zihinsel gelişimi açısından size büyük görevler düşer. Bebeğinizin hoşlandığı oyunlar, etkinlikler yaşına bağlı olarak değişiklik gösterir. Onunla birlikte oynamak, onunla birlikte birşeyler paylaşmak anne babanın ihmal etmemesi gereken görevi olmalıdır. Esasında onlar nelerden hoşlandıklarının sinyallerini anne babalarına gönderir.

Biraz esnek ve kurallara aşırı bağlı kalmadan bebeğinizi mutlu etmek çok da zor değildir;

1-) Bebeğinizle birlikte oyun oynamak onun için en büyük mutluluktur. Onunla içinizden geldiği gibi oyun oynayabilirsiniz. Bu hem sizi hem de onu son derece mutlu eder. Onu günlük yaşamınızın içerisine katabilir, birlikte alışverişe çıkabilir, pusetiyle gezdirebilirsiniz. Sizin rahat ve sakin olmanız bebeğinize de yansır. Yumuşak, parlak renkli oyuncaklar onların mutlu olmalarını temin eder.


2-) Banyo saatleri bebekler için rahatlatıcı ve eğlenceli olabilir. Ancak bazı bebekler banyodan korktukları için problem çıkarabilir. Halbuki uzmanlar bunun anneden kaynaklanabileceği görüşünde. Anne bebeğini yıkamaktan korkuyor olabilir, sinirli hali bebeğe yansıyabilir, olaya sakin yaklaşırsanız hem bebeğiniz hem de siz banyo saatlerinden keyif alabilirsiniz.


3-) Uyku bebeğin beslenmekten sonra ikinci önemli ihtiyacıdır. Uykusu gelen bir bebek huzursuzluğuyla bunu belli eder. Yorulup uykusu gelen bebeğinizi derhal uyutmaya çalışmak en iyisidir. Büyüdükçe yanına sevdiği bir oyuncağını alıp yatmaktan hoşlanan bebeğiniz, oyuncağını alıp yanınıza geldiyse uyumak istiyor olabilir. Mesajı doğru alırsanız onu mutlu edersiniz.

4-) Anneler bebeklerinin sevdikleri yiyecekleri bilirler, zaten bebekler sevdikleri gıdaları kabul edip sevmediklerini reddeder. Yemek konusunda onu zorlamaz, onunla işbirliği yaparsanız yemek saatleri "mutlu saatler" e dönüşür.

5-) Bebeğiniz ilk aylardan başlayarak sizin ilginize muhtaçtır. Birlikte geçirdiğiniz dakikalarda ona söyleyeceğiniz sevgi dolu cümlelere cevap veremese bile bu diyalog onu mutlu eder. Onunla konuşurken ara verip size kendince cevap vermesini bekleyin. Bir bakışla, bir gülücükle kesinlikle size cevap verecektir.

6-) Minik bebekler dili ve işitme duyuları sayesinde müziğe ve müzik yapmaya yatkındır. Şayet ruh hali uygunsa ona şarkı mırıldanmak onun çok hoşuna gidecektir. Banyo saatlerinde ya da altını temizlerken ona şarkı söylemeniz bebeğinizi çok keyiflendirir.

7-) Bebeğiniz büyüdükçe evi ve etrafı keşfetmek isteyecektir. Ancak bu keşifler sırasında engellenmek onu mutsuz eder. Evde alacağınız bazı önlemlerle onu güvenli ve mutlu bir biçimde etrafı tanımasına yardımcı olabilirsiniz.

8-) İlk yaşından sonra bebeğiniz sosyalleşmeye başlar. Ancak yeni arkadaşlar konusunda ona basınç yapmamalısınız. Herkesle iyi arkadaş olmak zorunda değildir ve bu onun içerisine kapanık olduğunu göstermez. Siz nasıl herkesle samimi değilseniz bebeğinizde kendine yakın bulduğu bir ya da iki çocukla arkadaşlık edebilir.

9-) Bebeklerin yaptığı etkinlikler aylarına göre değişir. Üç aylık bebeğin yapacağı etkinlik bir yaşındaki çocuğunkinden değişik olur. Bebeğinizi başka bebeklerle kıyaslamayın. Onun en sevdiği oyunları seçerek ona yardımcı olabilirsiniz. Bebekler sevdikleri oyunlardan büyük keyif alır.

10-) Bebeğinizin mutlu ve huzurlu olması bir oran da anne babanın mutluluğuna bağlıdır. Devamlı gergin ve stresli ortamda bebekler de huzursuz olur. Gergin ve sinirliyseniz bunu üzerinizden atın, sakinleşmeye çalışın. Arada bir kendinize de zaman ayırın. Bol bol gülün ve olumlu düşünmeye çalışın. Rahatlamış anne baba, rahatlamış çocuk demektir.

27 Ocak 2013 Pazar

Sütlü İrmik Tatlısı






Malzemeler:

1kg süt
9 yemek kaşığı irmik
10 yemek kaşığı şeker

1  yemek kaşığı margarin
1 paket vanilya
1 limon kabuğu rendesi


Süsleme İçin:
1 paket Dr.oetker ahududu sos
Hindistan cevizi

Hazırlanışı: Soğuk Süte şeker,irmik ve limon kabuğu rendesini ekleyip kaynatın.Biraz koyulaşıp muhallebi kıvamına gelince margarini ve vanilyayı ekleyin.Boza kıvamına gelinceye kadar karıştırın.Boza kıvamına gelince ocağın altını kapatın ve ıslatılmış borcama (cup veya kase de olabilir) boşaltın ve soğumasını bekleyin.Süsleme için paket üzerindeki tarife göre sosu pişirin ve soğumuş tatlının üzerine dökün.Sosun üzerine ise hindistan cevizi serpiştirin.Buz dolabına kaldırıp en az 5-6 saat bekletin.Tatlınız hazır,afiyet olsun.

Not: Ahududu sosunuz yoksa sadece ceviz,fındık,tarçın bunlardan biriyle de süsleyebilirsiniz.Ayrıca isterseniz araya bir kat ufalanmış bisküvi ve ceviz, bir katta muhallebiyi koyarak pasta şeklinde de yapabilirsiniz.

25 Ocak 2013 Cuma

Kişilikli Çocuk Yetiştirmek İçin


Çocukları katı disiplin ve cezalarla eğitmeye çalışan ailelerin doğru davranış sergilemediğini belirten uzmanlar, problem çözmede psikolojik ve fiziksel şiddet uygulayan ebeveynlerin çocuklarında kişilik bozuklukları görüldüğü uyarısında bulunuyor.
Uzmanlar anne-babaların çocukluklarında problem çözme yöntemi olarak ceza ve şiddet yöntemini kullanmalarının sakıncalı olduğunu bildirdi. Uzman Pedagog Adem Güneş’in ‘Kişilik ve Karakter Gelişiminde Çocukluk Sırrı’ adlı kitabında da belirttiği gibi insan ruhu hassas bir yapıya sahip ve bu ruha göre bir terbiye uygulanmadığı takdirde sorunlar yaşanabiliyor.

Ceza problemi çözmüyor, büyütüyor

Pedagog Güneş “Çocuğa erken yatmazsa ceza, derslerini vaktinde yaparsa mükâfat veriliyor. Ellerini yıkamadığı için odaya kapatılan, ödevini yapmadığı için kapı arkasında tek ayak üstünde bekletilen çocuklarla sarılı etrafımız. Hiçbir çocuğa bu şekilde davranış kazandırılamaz. Ancak kazandırıldığı sanılır. Anne-baba çocuğun yanından ayrılınca, çocuk bu davranışları bırakır.

Çocuk dünyasını hissedemeyen bir anne-baba, çocuğunu iyi bir şekilde yetiştirmek istediği halde, çoğu defa çocuğunun kişilik ve karakterini bozduğunun farkında bile değildir. Çocuk terbiyesi, çocuğu hissetmeden olmaz” diyor.

Baskılar çift kişilikli birey yetiştirir

“Anne-babaların çocukluk sırrını öğrenmeden ve problem çözme yöntemi olarak ceza ve şiddet yöntemini kullanmaktan arınmadan çocuk terbiyesi olmaz” diyen Güneş “Bu şekilde olsa olsa, içinde farklı, dışında farklı; iki kişilikli suni bir insan çıkar ortaya!” diyerek, insan yetiştirmenin ne denli önemli olduğunu gözler önüne seriyor.

Onunla çatışmayın

Bir kültürde ‘hoşgörü’ ile karşılanacak olan bir davranışın, başka bir kültürde ‘kâbus’ gibi algılanabileceğini vurgulayan uzman pedagog Adem Güneş, “İnsan, duygu dünyasını kullanabildiği kadar insandır. Çocuğa da duygularını ifade edebilmeyi öğretmek ailelerin görevidir.

Çocuk terbiyesinde birçok model var ki, çocuğu bir ‘şekle sokmak,’ ‘zoraki kişilik’ oluşturmak adına onunla çatışma ve bu çatışmadan kârlı çıkma üzerine inşa edildiği halde, Anadolu Pedagojisi, çocuğun bir fıtratı olduğunu söyler. Bu fıtratın ortaya çıkabilmesi için onun güven içinde ve benliğine saygı duyan yetişkinlerle var olması şartını getirir” demektedir” diye konuştu.

24 Ocak 2013 Perşembe

İstediği Alınmadığında Ortalığı Yıkan Çocuklar

Alışveriş sırasında en sıkıntılı anlardan biri, ağlayan çocuğu sakinleştirmektir. Çevredeki herkesin tanık olduğu bu an, aileler için bazen kâbusa dönüşür.Tüm bakışlar üzerlerinde toplanır, herkes ne yapacaklarını görmek ister.Nasıl davranması gerektiğini bilmeyenler, bağırmayı ya da çocuğu çekiştirerek olay yerinden uzaklaşmayı tercih eder. Bu durumu yaşamamak için uygulayabileceğiniz çok basit yöntemler var. Özellikle erken yaşta uygulayacağınız bu yöntemlerle çocuğunuzla alışverişi zevkli bir paylaşıma dönüştürebilirsiniz.

KURAL KOYARKEN YAŞA DİKKAT

Alışveriş kuralları koyarken, çocuğun yaşını göz önünde bulundurmak önemlidir. Kurallarınızın ne anlama geldiğini çocuğunuzun anladığına emin olun. Alışveriş sırasında uygunsuz davranmaya başlarsa, koymuş olduğunuz kuralı uygulamaktan çekinmeyin.

UNUTMAYIN

•Alışveriş planını çocuğunuzla birlikte yapın. Eğer çocuğunuzun o günkü ruh hali alışveriş için uygun değilse, alışverişinizi erteleyebilir veya yalnız başınıza gidebilirsiniz.

•Alışverişten önce çocuğunuzun karnı açsa veya yorgunsa öncelikle onun ihtiyaçlarını karşılayın.

•Alışverişin ne kadar süreceğini, neler almak istediğinizi ve bütçenizi önceden belirleyin.

•Çocuğunuzu alışverişe dahil edin. Mesela “Bana şampuan almayı unutturma” veya “Baban için alacağımız gömleğin rengine senin karar vermeni istiyorum” diyerek ona da sorumluluk verin. Bu çocuğunuza kendi fikirlerinin de önemli olduğunu hissettir.

•Kasada ödeme yaparken kartlarınızı veya parayı görevliye çocuğunuzun uzatmasına izin verin.

•Çocuklar alışveriş sırasında ilgilerini çeken birçok şeyi almak ister. “Hayır” dediğiniz için kendinizi suçlu hissetmeyin. Çocuğunuzun bu durumla baş etmesini öğrenmesi gerekiyor. Başka bir yol da “Çok güzel bir toka haklısın, eve gidince alışveriş listene eklersen bir sonraki alışverişte alabiliriz” demektir. Böylece çocuğunuz isteklerini ertelemeyi öğrenecektir.

•Öfkelenmeye başladığınızı hissederseniz, bunu olumlu bir şekilde ifade etmeyi deneyin. Mesela “Her gördüğünü almak istemene sinirlenmeye başladım. Hadi gel gidip bir şeyler içelim” diyin. Birkaç dakikalığına bile kalabalıktan uzaklaşmanız ikinize de iyi gelecektir.kadinca.net

•Çocuğunuz için alacağınız eşyaların seçiminde ona fikrini sorun, hatta tercih sunun.

•Çocuğunuzla alışverişe çıkmanın birlikte zaman geçirmek için güzel bir olanak olduğunu unutmayın...


Çocuklarınıza Bağırmayın

Sık sık tekrarlanan bağırmalar, azarlamalar çocuğun belki de annesinden nefret etmesine sebep olur. Şayet çocuğunuza bağırdıktan sonra kusur yaptığınızı farkederseniz, hiç çekinmeden ondan özür dileyin.


Çocuklarına söz geçirememekten yakınmayan bir anne var mıdır ? Ufak afacanlar, ayaklanıp dillenince, kendilerini dünyanın hakimi sanıp başta aile büyükleri olmak üzere çevrelerindeki herkese meydan okumak arzu ederler. Yarının gençlerine iyiyi kötüyü, doğruyu yanlışı öğretmek için ilk olarak sabır ve soğukkanlılık lazım. Çocuklara disiplin uygularken hatalardan kaçınmalısınız.

Hatalar neler mi ?
Yetişkinleri çileden çıkarmayı bilirler çocuklar, yetişkinleri çileden çıkarmakta ustadırlar. Zaman zaman öyle şeyler yaparlar ki, büyüklerin sabrı biranda tükenir ve avaz avaz bağırmaya başlarlar. Evet, hepimiz çocuklarımızın karşısında çaresiz kalınca, kurtuluşu bağırmakta buluyoruz. Ama derhal belirteyim, annenin bağırması, çocuğu istenmeyen hareketleri yapmaya yönlendirir. Siz ona bağırdıkça o da inatla, sizi kızdırmaya devam eder ve bu zıtlaşmadan o küçücük haliyle büyük zevk alır. Annesine meydan okumak, çocuğun kendine güvenini artırır.

Bazı anneler, çocuklarına bağırmak için fırsat kollarlar. Çocuklarının birer robot gibi büyüklerin istekleri doğrultusunda hareket etmelerini beklemek çok yanlıştır. Ama bu yanlışı annelerin büyük bir çoğunluğunun sıkça tekrarladıkları da bir gerçek.Çocuğun oyuncaklarını toplamasını istemek için bile ona şu oyuncaklarını toplasana diye avaz avaz bağırmanın hiç bir anlamı yoktur. Çocuk bu bağırışlardan hem gizli gizli zevk alır, hem de içerisindeki isyan duygusu birden tetiklenir.

Çaresizlik yetişkinlere kusur yaptırabilir peki ama anneler çocuklarına neden bağırıp dururlar? Uzmanlara göre, yetişkinler çocukların karşısında kendilerini çaresiz hissettikleri için bağırma yolunu seçiyorlar. Bu da yetişkinlerin kendilerini savunmak için tercih ettikleri bir yol ve tabii yanlış bir seçim. Çaresizlik öfkeyi yaratır, öfkenin dışa vurumu ise bağırmaktır. Bağırmakla bir netice elde edilemeyeceğini ise öfkelenen büyükler bir türlü kabul etmezler. Bağırışların dozu arttıkça, durum daha da kötüye gider.Bu arada bir noktaya değinmek istiyorum. Çocuklar istenmeyen, güzel olmayan bir hareket yaptıkları vakit genellikle yetişkinler bunların kendilerine karşı yapılmış bir hareket olduğunu düşünürler. Öfkelenip avaz avaz bağırmalarının en önemli sebebi de budur. Bir anda çocukla annesi birbiriyle savaşan iki düşman ordu kimliğine bürünür. Anne bağırarak savaşı kazanmak ister, çocuk bağırışlardan etkilenmediğini, zaferi kendisinin kazanacağını düşünerek, annesini kızdıran hareketi tekrarlamaya başlar.

Kötü alışkanlıklardan kurtulmak için bağırıp çağırmanın hiç bir şeyi değiştirmediğini anlayan annenin, bu alışkanlığından vazgeçmesi olası mı? Elbette olası ama bir insan 'bağırmayacağım' deyip de, bu alışkanlığından derhal vazgeçemez ki. Karşı tarafta, kurnazca, istediğini yapmayı başaran bir afacan vardır. Onun karşısında yenik duruma düşmek de anneyi endişelendirir.Çocuklara her fırsatta bağırmanın yanlış olduğunu anlayan bir anne, sabır, kararlılık ve denemeler sayesinde kendini değiştirebilir. ama bunu bir gün içerisinde başarması elbette mümkün değildir.

Her şeyden önce, annenin kendini iyi tanıması gerekmektedir. Şayet tertipli olarak çocuğunuza sesinizi yükseltiyorsa, kendi hayatınızı gözden geçirin. Çocuğunuza gerçekten kızdığınız için mi bağırıyorsunuz, yoksa, başka sorunlarınızın acısını farkına varmadan çocuğunuzdan mı çıkarıyorsunuz?

Annelerin çocuklarına bağırmalarının arkasında, annenin hayatındaki negatiflikler, dertler yatabilir. Şimdi sizin yapmanız gereken şey, çocuğunuza bağırdığınız zamanlar, içerisinde bulunduğunuz ruh halini saptamak.

Gerçekçi yaklaşım yeterli olur biliyorsunuz, çocuklar insanı zaman zaman delirtirler ama durun derhal delirmeyin. Bir oran da çocuğunuzun o hareketi neden yaptığını anlamaya çalışın. Olaya bir de çocuğunuzun gözleriyle bakmayı deneyin ve tabii, ufak afacanı iyi tanımaya da çalışmak zorundasınız. Çocuğun bazı hareketleri neden yaptığını anlamak o kadar da zor değil. Her çocuğun değişik bir kişiliğe sahip olacağını unutmayın. çocuğunuzun davranışlarını gerçekçi bir gözle değerlendirin. Çocuğun neleri yapabileceğini neleri yapamayacağını bilirseniz, ona boş yere bağırmazsınız.

Neden öfkelisiniz çocuğu yüksek sesle azarlamak, ya da bağırarak bir şeyi yapmamasını söylemek çocuk üstünde negatif etki yaratabilir. Hele ufak yaştaki çocukları bu tür uygulamalar korkutabilir. Çocuğun kendine güveninin sarsılması, birden kendini çaresiz ve yalnız hissetmesi, onun sosyal bakımdan gelişmesine zarar verir. Sıkça tekrarlanan bağırmalar, azarlamalar, çocuğun annesine karşı kendini savunmaya çalışmasına ve de ondan belki de nefret etmesine sebep olur.

Bir çocuğun annesinden nefret etmesi, onun yaşam boyu etrafındaki kişilere karşı düşmanca duygular beslemesine yol açabilir. Çocuk kendini korumak için bazı tedbirler alacaktır. Örneğin; annesi bağırmasın diye ona yalan söylemeyi akıl eder, gerçekleri gizlemeye çalışır. Küçücük dünyasının kapılarını kapatıp, büyüklerini dünyalarına almamayı denerler. Çocuklarınıza bağırmaya başlarken, bunları iyice düşünün. Yaptığınız hatanın neticelerine katlanmayı göze alın ve tabii, hiçbir suçu olmayan çocuğun da sizin hatanız yüzünden problemler yaşamasına izin vermeyin.

Eğer çocuğunuza bağırdıktan sonra kusur yaptığınızı farkederseniz, hiç çekinmeden ufak afacandan özür dileyin. "şu anda kendimi çok kötü hissediyorum,önce kendimi toplayayım, sonra seninle hoş güzel konuşuruz" biçiminde bir açıklama çok yararlı olur. Hem siz öfkenizi bastırırsınız, hem de çocuk önemsendiğini farkeder. Çocuk, kendisine değer verildiğini anladığı vakit, küçücük aklıyla kendine çeki düzen vermesi gerektiğini anlar.

Çocuğunuza bağırdığınız vakit, derin bir soluk alıp, "ben neden öfkeliyim ?" sorusunu kendinize problem,vereceğiniz yanıtın çocuğunuzla alakası olmadığını göreceksiniz.


22 Ocak 2013 Salı

Kışlık Domates Nasıl Kavanozlanır?

Eylül ayı gelince ilk aklıma gelen şey, kışlık hazırlıklarımın yapılması oluyor nedense.Domates, közlenmiş kırmızı biber, salça, reçel çeşitleri v.s.Öncesinde de buzluğa attığım taze fasulye, barbunya, bezelye v.s oluyor tabiki ama bu ayda yaptıklarım daha bir uğraştıcı olduklarından mıdır ya da daha severek tükettiğimizden midir nedir bunlar benim için çok daha kıymetli oluyor.Önce ki yıllarda kayınvalidemle birlikte yapardım, yapmasını da ondan öğrendim zaten. Ama bu sene yalnız yapmaya karar verdim. Oğlumla yapmak bir hayli zor olsada altından kalkabildim.Kaan uyudukça veya kendi kendine oynadığı zamanlar arasında hemen mutfağa koşup parti parti yapıverdim.Her şeyi kendi emeğin olunca çok daha mutlu oluyormuş insan ve karşında kavanozları gördükçe tüm yorgunluğunu unutuyorsun.Lafı fazla uzatmadan hemen tarife geçelim :)

Önce size yardımcım Kaan'ı tanıştırmakla başlayayım.Kaan annesinden önce iş başına geçti:)

1.Aşama: Önce domatesleri büyük bir kabın içinde güzelce yıkıyoruz.

2.Aşama: Sıcak su dolu bir kabın içerisinde 15-20dk.bekletiyoruz ki soyulması kolay olsun.Kimileri sıcak sudan çıkartıp soğuk suya alarak şoklama yapıyor ama ben ona gerek duymadım ve oldukça kolay soyuldular.Soyulmayan yer olduğunda ise bıçağın ters tarafını domatesin üzerinde hafif bastırarak gezdirip yumuşamasını sağladım,hiç problem olmadı soyarken.


3.Aşama: Domatesin kabuklarını soyuyoruz.

Fotoğrafta da gördüğünüz gibi üzerinde hiç domatesin kabuğu kalmadı.

4.Aşama: Domatesleri dörde bölüyoruz.Robottan geçirirken kolay olsun diye.

5.Aşama: Robottan geçirerek püre haline gelmesini sağlıyoruz.

Püre haline gelmiş domatesimiz.

6kg.Domatesten bu kadar püre çıktı.

6.Aşama: Büyük bir tencereye koyup kaynayana kadar yüksek ateşte pişirmeye bırakıyoruz.Kaynadıktan sonra biraz kısabiliriz.

7.Aşama:İçine tuzunu atıp ara ara karıştırarak çekmesini sağlıyoruz

8.Aşama: Pişmesine yakın birazcık zeytinyağı ilave ediyoruz.Bir üstteki fotoğrafla bu fotoğrafı karşılaştırdığınızda ne kadar çekmesi gerektiğini az çok tahmin edebilirsiniz.

9.Aşama: Domateslerimiz 1 saat kadar kaynadıktan sonra artık pişti ve kavanozlanmaya hazır.

10.Aşama: Domatesleri sıcak sıcak kavanozlara dolduruyoruz.Kapaklarımızı önceden suda kaynatıp,kapaklarda sıcakken kapatıyoruz.

11.Aşama: Ve bir havlunun üzerine kavanozları ters çevirip,yine üzerine bir havlu yada örtü örterek soğumaya bırakıyoruz

İşte kışlık domateslerimiz hazır.Afyet Olsun.

Ev Yapımı Salça Nasıl Yapılır?


1.Aşama: Önce kırmızı biberleri fırında kabukları hafif kararana ve patlayana kadar pişiriyoruz,ne kadar güzel pişerse o kadar kolay soyuluyor.Hatta kimileri bu işlemi su da haşlayarak da yapıyor.Fırından çıkan biberleri hemen poşete koyup ağzını sıkıca kapatıyoruz ki yine kolay soyulmasına yardımcı oluyor.Soğuduktan sonra kabuklarını soyuyoruz.


2.Aşama: Robota koyup püre haline gelene kadar robottan geçiriyoruz.


Püremiz hazır.

3.Aşama: Ben 6-7kg bibere 3 yemek kaşığı tuz attım.Kayınvalidemin tabiriyle ağzını tuz hafif tırmalayacak,bu da demek oluyor ki bozulmaması için tuzu biraz fazla olmalı.

4.Aşama: Tuzunu kattıktan sonra tepsiye yayıyoruz ve güneş alan bir yerde 5-6 gün ara ara karıştırarak bekletiyoruz.Ben yaptığımda malesef ki yağmur yağdığı için güneş hiç yoktu ve bende çözümü fırında buldum.Fırına koyup 75derece ısıda yarım saat bekletiyorum(fazla bekletirseniz salçamızın üzeri kararıyor),çıkartıp karıştırıyorum ve soğuyunca bu işlemi tekrarlıyorum,taa ki iyice koyulaşıp karıştırırken kaşığa yapışmayana kadar devam ediyorum.Yaklaşık 10 kez falan fırınlamışımdır sanırsam.

Fırınlama işlemi bitti ve tepsimizde ancak bu kadar kaldı.Salça yapımı çok zahmetli olduğu gibi,çok da bereketsiz.6-7kg.biberden ancak yarım kg.dan bile az kaldı.

Salçamızın kıvamı aynen bu şekilde olmalı.

5.Aşama: Salçamızı kavanoza sıkıca bastırarak doldurduk


6.Aşama: Üzerini zeytinyağ ile kapladık


7.Aşama: Ağzını sıkıca kapattık.İşte salçamızın son hali


Afiyet olsun.

Elma Pekmezi Nasıl Yapılır?


%100 doğal kendi annemin köyde, odun ateşinde şeker konulmadan meyvelerin özü tamamen çıkana kadar 2-3gün boyunca ateş hiç sönmeden kaynatarak yaptığı elma-armut pekmezi tamamen kendi bahçemizin ürünlerinden yapılmaktadır.Yaklaşık 15kg.elmadan 1kg.pekmez çıkmaktadır.Onca elmayı bebelerimize yedirmeye çalışsak yediremeyiz,işte bu nedenle bebeler için pekmezler büyük önem taşıyor.

Şimdi size annem elma pekmezini nasıl yapıyor fotoğraflarla onu anlatacağım

Önce elmalar bahçemizdeki ağaçlardan dökülür ve sepetlere doldurulup eve getirilir.Ağır olduğundan taşırken nefes nefese kalırsın.Akan çeşmenin altında bol suyla yıkanır.Sonra bir güzel temizlenir,çekirdekleri çıkartılır ve dörde bölünür.Vitamin kaybı olmaması açısından kabukları özellikle soyulmaz. Elmaların görüntüsünden de gördüğünüz gibi tamamen doğal olduğu anlaşılıyor.

Pekmez için hazırlanan elmalar büyük kazanlara konur ve suyla doldurulup fotoğrafta da gördüğünüz gibi odun ateşinde pişmeye bırakılır.Elmalar iyice yumuşayana kadar pişirilir.

Pişen elmalar önce büyükçe bir süzgeçten,sonra tülbentten geçirilerek akışkan hale getirilir.Tülbentten geçirmek için saatlerce uğraşılır, çok zor geçtiğinden oldukça zahmetli ve yorucudur.Tülbentten geçirilirken fotoğraf çekmeyi malesef ki unutmuşum :(

Tülbentten geçen pekmez tekrardan ateşe konur ve yaklaşık 2-3 gün boyunca ateş hiç sönmeden ağır ateşte iyice koyulana kadar pişirilir.Annem gece uyanıp uyanıp ateşi kontrol eder sönmemesi yada çok harlı ateş olmaması gerekir.Kıvamı ve lezzeti açısından.

Uzun bir pişme sürecinden sonra pekmezimiz iyice koyulaşmış ve meyvelerin özü çıkana kadar kaynatılmıştır.İçinde hiçbir katkı maddesi yada şeker türevleri kesinlikle yoktur.2 kazan dolusu elmadan sadece ve sadece 5kg.pekmez çıktı.

Pekmezimiz hazır,afiyet olsun.Anneciğim ellerine sağlık.


21 Ocak 2013 Pazartesi

Bebeklerde Öksürüğe İyi Gelen Doğal Yöntemler


Nedenleri

Bir hastalık belirtisi olabileceği gibi, boğazda veya solunum yollarındaki tahriş edici bir maddeye karşı tepki de olabilir. Öksürük akciğer enfeksiyonlarındaki veya solunum yollarındaki balgamın sökülmesini sağlar. Kuru gıcıklı öksürük, pek ciddi bir sorun olmamakla birlikte, nedeni her zaman bilinemez. Soğuk algınlığı sırasında burun akıntısının geriye giderek solunum borusunu tahriş etmesinden dolayı olabilir. Vücudun ana soluk borusuna yabancı bir cisim kaçmışsa bunun atılmasına yönelik bir çaba olarak da kuru öksürük görülebilir. Çocuğun çevresinde sigara içiliyorsa, sigara dumanı, çocuğun solunum yollarını tahriş ederek kuru öksürüğe sebep olabilir. Kulak enfeksiyonları da kuru öksürüğe yol açabilir.

Neler Yapılmalı

♦ Eğer öksürük balgamlı bir öksürükse, kesinlikle öksürük şurubu kullanmayın. Bu durumda öksürüğün kesilmesi değil, öksürükle birlikte balgamın sökülüp atılması önemlidir. Öksürürken çocuğunuzu yüzükoyun olarak dizinize yatırın, sırtına hafif hafif vurarak balgamın çıkmasına yardımcı olun.

♦ Geceleri öksüren çocuğunuzun yastığının altına destek koyarak dik yatmasını sağlayın. Sümüğün boğazından aşağılara kayarak tahrişe yol açmasını da engellemiş olursunuz. Yüzükoyun veya yan yatırmak da tahrişi önler.

♦ Öksüren çocuğunuzun odasını sürekli nemli tutun. Yanında bir çaydanlık su kaynasın veya bir camı hafif aralık bırakarak odanın havasının kurumasını önleyin. Odayı fazla ısıtmayın.

♦ Yatmadan önce çocuğunuzun boğazını yumuşatmak için ılık bir şeyler verin. Süt salgı oluşumunu artırdığı için 6 aylıktan büyük çocuklara süt vermeyin. 18 aylıktan büyük çocuklar için birkaç damla ılık su içinde eritilmiş bala limon suyu katarak hazırlayacağınız içeceği verebilirsiniz.

Öksürük İçin Doğal Yöntemler


  • Karışık Çay:Elma kabuğu ve çekirdeği; Bir elmanın kabuğunu soyun, bir kaç da çekirdeğini koyun, birazcık ıhlamur, bir iki karanfil, belki bir tarçın kabuğu.Bir dilim de limon..Bunu üsüttügünüz günlerde sizde için sıcak sıcak ve bolca, ılık ılık çocuğunuza içirin (1 yaşından büyük çocuklar için balla tatlandırabilirsiniz).

  • Bal & Zencefil:Büyükler için (çocuğunuza kullanmayın) bir tatlı kaşığı bala toz zencefili karıştırarak macun yapıp için (yiyin), boğazınıza çok iyi gelir.

  • Pekmez & Karabiber:İki tatlı kaşığı dut pekmezine uygun miktarda karabiber katıp karıştırın ve günde bir kaşık verin. Bir iki güne kadar öksürük geçecektir. ( 1 yaş sonrası)

  • Karışık Çay:Okaliptüs, Hatmi çiçeği, Dal tarçın, Nane, Ihlamur, Meyankökü, Ada çayı, Kekik, Elma kabuğunu karıştırarak, demleme usulu çay yapın ve içirin. 1 yaşından büyük bebekler için bal ile tatlandirilabilir. Daha küçük bebeklerde ise pekmez kullanılabilir.

  • Bal & Karabiber:1 çay kaşığı karabiber, 1 tatlı kaşığı bal ile ile karıştırılarak verilir.Ardından da süt. Bu formül biz büyükler için de etkilidir.(1 yaş sonrası )

  • Tereyağ & Pekmez:2 çorba kaşığı tereyağıyla 1 çorba kaşığı pekmezi azıcık (1 tatlı kaşığı suyla) kaynatın, ılıkken içirin...Hem çok lezzetli hem de öksürüğü şıp diye kesiyor. (6 ay sonrası için)
  • Karışık Çay:Aktarlardan bulunan "Havlıcan" kökü (1 taneyi 2 kere kaynatabilirsiniz), elma kabuğu, kabuk tarçın ve ıhlamur kaynatılarak balla tatlandırıp içirin.(1 yaş sonrası)
  • Ihlamur & Ayva Yaprağı:Ihlamurla ile ayva yaprağı beraber kaynatıp verilirse öksürük için iyi bir çözüm olabilir.( 1 yaşından küçük bebekler için )
  • Soğan Kürü 1:1 baş beyaz soğan, 1 çay bardağı toz şeker; Soğan piyazlık doğranır ve çukur bir kaba konur. Toz şekerin tümü soğanın üzerini örtecek şekilde dökülür. 1 saat sonra çukur kapta soğanın üstüne kadar suyunu bıraktığını göreceksiniz. Bu sudan istediginiz zaman , istediginiz sıklıkta en az 1 yemek kaşığı içmek gerekir. ( toz şeker yerine bal da konulabilir )
  • Soğan Kürü 2:Soğanı soyduktan sonra cücüğünü oy. Alttan yorgan iğnesiyle derin delikler aç.Bir çay fincanına yada bardağa soğanı oturt. Oyduğun kısma bal doldur.Bardağa süzüleni verebilirsin.Bu arada bal boşalınca bir kez daha balla doldur.İki kez balın süzülmesi yeterli. Sonra soğanı atabilirsin. Bu miktarı bir gün içinde tüketin. 2-3 gün yapıldığında yeterli oluyor zaten.
  • Turp Kürü:Küçük bir mandalina büyüklüğündeki siyah turbun üstünden kapak olacak şekilde kesilir. Altıda düz durması için kesilip düzeltilir. Kabak oyacağı ile içi oyularak boşaltılır.Kabuğunu soymuyoruz sadece iyice yıkıyoruz. Küçük bir kasenin içine oturtup içini ağzına kadar balla dolduruyoruz. 8-10 saat sonra balın etkisiyle turbun suyu dışarıya doğru koyduğumuz kasenin içine akıyor.İşte bu suyu kendiniz yada çocuğunuza sabah, öğle akşam birer tatlı kaşığı içiriyoruz. İçimi balla karışık bir tat olduğundan fena sayılmaz hatta alışabilir bile. Yalnız aşağı yukarı 12 saatte bir içine yine birmiktar bal daha ilave ediyoruz ki suyu iyice çıksın. Kasedeki suyu kaşık kaşık içiriyoruz aktıkça. 3-4 gün sonra eğer öksürük geçmezse ikinci bir turp hazırlayabilirsiniz.
Not: Burada yazılanlar sadece tavsiye niteliğindedir.Teşhis ve tedavi için lütfen doktorunuza danışınız.


"Bebeklerde Balgam Nasıl Söktürülür" öğrenmek için buraya tıklayınız.
"Bebeklerde Burun Tıkanıklığı Nasıl açılır" öğrenmek için buraya tıklayınız.
"Bronşit,Nezle,Grip,Boğaz Enfeksiyonları ve Bağışıklık Güçlendirici Macun Tarifi" öğrenmek için buraya tıklayınız.
"Öksürüğe Mücize Çözüm Tarifi" öğrenmek için buraya tıklayınız.

Sevgili anneler "Bebeğimin Güncesi" olarak bizi buralardan da takip edebilirsiniz;
Facebook sayfamız: https://www.facebook.com/KaaninGuncesi
İnstagram adresimiz:http://instagram.com/bebegimin_guncesi
Paylaşım grubumuz: https://www.facebook.com/groups/537990606274830/
Grup içeriği: Montessori uygulamaları, çocuklar için aktiviteler, bebeklerde yeme sorunsalı/yeme alışkanlıkları, bebeklerde beslenme, bebeklerde uyku sorunları, bebeklerde hastalık gibi bir çok konuda annelerimizle birlikte paylaşımlarda bulunuyoruz.Kısacası bebeğe dair herşey...

Çilek Butik Pasta olarak buralardan takip edebilirsiniz;


                                                  

Bebeklerde Balgam Nasıl Söktürülür


Balgamın atılması öksürük yardımıyla gerçekleşir.Balgamı dışarı daha rahat atmak için balgam söktürücü ilaçlar veya bitkiler yardımıyla balgamı ağızdan dışarı atabilmek daha rahat ve daha kolay olmaktadır.
Bebeklerdeki balgamı tedavi etmeye yarayan ilaçların yanetkilerini gözümün önüne getirirsek bebeklerdeki balgamı tedavi etmeye yarayan ilaçların yerine bitkilerle yardımcı tedavi uygulamak daha doğal ve daha mantıklı olacaktır.

Bebekler için uygulanabilecek yöntemler


  • Elma kabuklarının soyulduktan sonra, kabukların bir miktar kaynatılması ile yapılan çay azar azar verilir
  • Ihlamur suyu verilir
  • Adaçayı azar azar verilebilir
  • Havuç suyu içirilebilir
  • Çörek otu 1 bardak suda kaynatılır ve suyu ılıyınca içirilir
  • Bir miktar bal ve limon karıştırın, yedirin. (bir yaşından küçük çocuklara bal yedirmeyin)
  • Adaçayı, havuç ve enginar balgam söktürebilir.
  • Antep fıstığı ve balı karıştırıp yedirin.
  • İki kaşık çörek otuna bir bardak su ile 5 dakika kaynatın ve sonra ılık bir şekilde içirin

Not: Bol sıvı almak balgamın atılmasını kolaylaştıracaktır

Uyarılar

  • 1 yaşından küçük bebeklere bal verilmez
  • 2 yaşından küçük bebeklere zencefil verilmez
  • Bebek altı aylıktan küçükse sadece anne sütü verilir Doktor tavsiyesi dışında başka yöntemlere başvurmak doğru değildir.
  • Balgam söktürücü ilaçlar aşırı kullanıldığında mide içi mukozasına zarar verir

"Bebeklerde Burun Tıkanıklığı Nasıl açılır" öğrenmek için buraya tıklayınız.
"Bebeklerde Öksürük İçin Doğal Yöntemler" öğrenmek için buraya tıklayınız.
"Öksürüğe Mücize Çözüm Tarifi" öğrenmek için buraya tıklayınız.

Sevgili anneler "Bebeğimin Güncesi" olarak bizi buralardan da takip edebilirsiniz;
Facebook sayfamız: https://www.facebook.com/KaaninGuncesi
İnstagram adresimiz:http://instagram.com/bebegimin_guncesi
Paylaşım grubumuz: https://www.facebook.com/groups/537990606274830/
Grup içeriği: Montessori uygulamaları, çocuklar için aktiviteler, bebeklerde yeme sorunsalı/yeme alışkanlıkları, bebeklerde beslenme, bebeklerde uyku sorunları, bebeklerde hastalık gibi bir çok konuda annelerimizle birlikte paylaşımlarda bulunuyoruz.Kısacası bebeğe dair herşey...

Çilek Butik Pasta olarak buralardan takip edebilirsiniz;

                                        

İştahsız Çocuklara Yemek Yedirmenin Püf Noktaları


Beslenmenin gerçekten önemli olduğuna onu inandırın


Çocuğunuza, beslenmenin önemini kavratan hikayeler, masallar anlatın; ona örnekler verin. Beslenmenin insan sağlığı için ne kadar önemli olduğuna inanmasını sağlayın.

Çocuğunuza beslenmeyi sevdirin


Beslenmenin zevkli bir şey olduğunu çocuğunuza hissettirin. Gülerek, oynayarak yemek yemesini sağlayın. Yemek yerken ona müdahale etmeyin, yiyecekleri istediği gibi döke saça yemesine izin verin.

Yemekleri çocuğunuz için çekici hale getirin


Ayıcık şeklinde kesip çocuğunuzun tabağına koyduğunuz bir dilim ekmek, gülen suratlı bir makarna tabağı, tabakta resim şekline getirilmiş çeşitli sebzeler, misket görünümünde köfteler, çiçek şeklindeki yumurta halkaları... Besinleri çocuğunuzun hoşuna gidecek hale getirin. Bu, sizin hayal gücünüze kalmış ama bir ipucu vermek gerekirse; çocuğunuzun sevdiği oyuncaklar ve çizgi film karakterleri gibi cisimler üzerinden giderseniz, daha başarılı olursunuz.

Çocuğunuza zorla yemek yedirmeyin, ısrar etmeyin


Çocuğunuza zorla yemek yedirmeyin! Eğer zorlarsanız, çocuğunuz yemek yemekten daha fazla uzaklaşabilir. Bu davranış, çocuğunuzda alışkanlık haline de gelebilir.

Beslenmesinde sevdiği besinleri kullanarak sevmediği besinlere alıştırın


Önce; çocuğunuzun severek tükettiği sağlıklı besinleri belirleyin. Bu besinlerle, çocuğunuzun fark etmeyeceği kadar az miktarda, severek tüketmediği, ancak tüketmesi gereken önemli besinleri karıştırıp, çocuğunuzun yemesini sağlayın (Bu karışımı her seferinde yapmayın. Bazen sevdiği besini tek başına verin).

Zaman içinde, karıştırdığınız besinin miktarını artırarak tükettirmeye devam edin. Belirli bir süre sonra, sevdiği besine karıştırdığınız bu besini az miktarda tek başına vermeye başlayabilirsiniz. Bu besin, çocuğunuzun damak tadına artık ters gelmeyeceği için, rahatlıkla tüketebileceği bir hal alır (Karışım haline getirdiğiniz yemeğin, tadının güzel olmasına ve karıştırdığınız diğer besinle uyumlu olmasına önemle dikkat edin.)

İçecekleri yemekten önce tüketmemesini sağlayın


Pek çok çocuk, yemek saatinden önce acıkır ve bir şeyler içmek ister. Bunun sonucunda, midesi dolu olduğundan yemek yemek istemez, kendini tok hisseder. Bu nedenle; çocuğunuzun yemekten 1 saat öncesine kadar ve tabii yemek sırasında, sıvı alımını sınırlandırın. Masaya içecek koymamaya çalışın.

Çocuğunuza verdiğiniz yemeklerin karışık tatlarda olmamasına özen gösterin

Çocuğunuz, birçok besinin bulunduğu, bulamaç haline getirilmiş bir besini tüketmek istemeyecektir. Siz ister miydiniz? Bu besinlerin hepsi, besin değeri yüksek besinler olsa da tüketim açısından çekici gelmez ve çocuğunuz, yediği besinin karmaşık tadından rahatsız olabilir. Bu nedenle; çocuğunuza besinleri genellikle tek başına, yani ayrı tatlarda tükettirmeye çalışın. Çocuğunuzun damak tadı bu yönde gelişeceğinden, ileride de zorluk yaşamaz.

Çocuğunuzun tükettiği besinlerde çeşitlilik yaratın


Aynı yemekleri, çocuğunuzun önüne sık sık koymayın. Hem besin değeri çok yüksek hem de çocuğunuzun sevdiği bir besini ona tükettirmek istiyorsanız, farklı hazırlama ve pişirme yöntemleri kullanarak değişik yemekler yaratın. Örneğin; bir gün salçalı köfte, başka bir gün sulu köfte, patatesli köfte, sebzeli köfte, yoğurtlu köfte gibi alternatifler oluşturun.

Yemek saatlerini iyi seçin


Yemek saatlerini, çocuğunuzun uykusuz ve huzursuz olduğu saatlere değil; daha neşeli, keyifli olduğu saatlere denk getirin. Çocuğunuzun, yemeğini doğru saatlerde yemesi, ona daha keyifli ve sağlıklı yemek yiyebileceği bir düzen oluşturur.

Porsiyonlarını iyi ayarlayın


Onun bir çocuk olduğunu, gereksinimlerinin size oranla çok daha az olduğunu unutmayın ve tabağına, tüketebileceği miktarda yemek koyun. Bir diyetisyen yardımı alın ve çocuğunuzun gereksinimlerini birlikte belirleyin. Fazla miktarda koyduğunuz yemek, çocuğunuzu korkutabilir ve hepsini yiyemeyeceğinden, sizde; "Yine tabağındakini bitirmedi" psikolojisi oluşturabilir. Fazla porsiyonlardan onu mümkün olduğunca uzaklaştırın


Kaynak: https://www.facebook.com/bebekanneleri08